Gazoz fabrikası müdürü
çocukluğunun geçtiği mahallede tel cambazlığı yapmaya kalkarsa neler
olur?
Radyonun sesini çok
açtığı, yüksek perdeden konuştuğu, park ederken önündeki arabanın
tamponunu ezdiği, bulaşık suyunu pencereden döktüğü için boğaz boğaza
kavga eden komşular artık başka konulara dikkat kesilir. Gece
konuşmaları değişir:
“Venüs bu gece üç santim
sağa kaymış.”
“Yengeç takımyıldızını
görebildiniz mi?”
“Ben Küçük Ayı’nın
peşindeyim.”
Alışveriş çantalarını
sürüye sürüye pazara gidenlere yoldaki çukurları o gösterir, en kısa
yoldan pazara nasıl ulaşabileceklerini anlatır.
Balkonlara, pencere
önlerine çeki düzen vermeyi iş edinir.
“Küpe çiçeğini o rüzgârlı
köşeden alın, bayan. Küpeleri sapır sapır dökülüyor.”
Balkondan uçan
çamaşırlarını arayanlara yol gösteren de ondan başkası değildir.
“Pembe mayo fıstık ağacına
takılmış!Yeşil masa örtüsü gülün dibine düşmüş!. O pantolonu yeniden
yıkamalısınız bayan! Kediler oturdu üstüne.”
Alışkanlıklarımızı, doğrularımızı, sezdirmeden bize dayatılanları,
tüketim alışkanlıklarımızı sorgulayan bu adamı tanımaya ne dersiniz?